Hayatımda hiç tek taraf olmadım,
Tabularım olmadı,
Takıntılarım da.
Kendimi anlamaya başladığım günden itibaren karşıma çıkan ve hiç tanımadığı
insanlardan kendini üstün görenleri, farklı görenleri, ayrıcalıklı görenleri
hiç sevmedim sevemedim…
Hep eksik gördüm bu zavallıları nedense.
Dünyaya gözünü açtığında gördüğün ilk ışık, aldığın ilk nefes, doğa, güneş,
bulut, dağlar ve yeşillikler senin eserin mi ki, kendini farklı görüyorsun?
Sen yokken kurgulanmış zaten bu muhteşem evren. Tıpkı hiç bilmeden hazırlanmış
ve dünyaya geldiğinde tanıyacağın anne-baban gibi, bütün akrabaların ve
etrafında olabilecek senin yörüngedeki herkesler gibi.
Neye karar vererek geldin ki? Neyin ne olacağına karar verebiliyorsun!
Atam, dedem böyleydi diye arkasına sığınarak klavye kahramanı olma!
Evet, soylar vardır, devam eder gider…
Tıpkı kuş soyu, bitki soyu, hayvan soyu gibi sonuçta kendi özüne ait ve onu
tamamlayandır soy
Bir ağaç yaprağındaki damla bile kendini tamamlayınca damlar. Ve biz insanlar istesek de kuş soyu, hayvan soyu, bitki soyu olamayız!
Bizleri yaradan sen insan soyundan ol diye yaratmış.
Peki, bu kendini üst ırk görme beğenmişliği nedir?
Kendinden olmayanı beğenmemezlik nedir?
Kendini üst görme ve kendinden olmayana tahammül etmeme..
Peki, sen kimsin ve kime karşı çıkıyorsun?
Kendine mi?
Soyuna mı?
Yaratanına mı?
Yeni dünyayı bekleyen en büyük tehlike ırkçılık, ırk ayırımı yapmak. Ve bundan beter tehlike de yoktur.
Avrupa’da, ya da bütün dünyada yaşayan gurbetçi vatandaşlarımızın çocukları, yaşadığı ülke vatandaşlarının çocukları ile aynı okula gidiyor, aynı sosyal hayatı, aynı spor kulüplerini paylaşıyor.
Ama ne yazık ki! Siyasetçilerin öyle tutarsızca ve düşüncesizce ırklar üzerine, dinler üzerine kendinden olmayan toplumlar üzerine konuşmaları, kin tohumları atmaları var ki…
Bu nefret duygularını umarsızca paylaşımlarının bedelini, acısını, ızdırabını işte bu aynı sınıfları paylaşan çocuklar gibi, aynı işyerinde çalışan iş arkadaşları, aynı takımda oynayan farklı kültürlere ve toplumlara ait sporcu gençler, aynı mahallelerde, binalarda oturan, birbirine komşu olan insanlar çekiyor maalesef.
Son dönemlerde artan akıl almaz ırkçı saldırılar bu nefret dilinin eseridir işte.
Siyasetçiler, Sivil toplum kurumları ve aileler!!!
Sizden olmayan her toplumu ve insanları sevecek, sevdirecek dil kullanın ve hoşgörülü olun lütfen.
Farkında değilsiniz belki ama tehlike büyük!
Sizlerden istenen, biraz daha tatlı dil, biraz daha sevgi hepsi bu…
Dünyayı bir bahçe, toplumları çiçekler olarak görün.
Bırakın bütün çiçekler kendi güzellikleri, kendine has kokularıyla bu bahçede hep beraber yaşasın.
Koparmayın ve kırmayın.
Böylece dünya çok daha güzel ve yaşanılır bir yer olacak.
Aykut Torunoğulları